Babaya Mektup - Franz Kafka
Değersizdim, mahkûm edilmiş, çiğnenmiştim, başka bir yere kaçmak için büyük çaba gösteriyordum, ama bu bir iş değildi, çünkü sahip olduğum güçlerle ulaşamayacağım, imkânsız bir şeydi söz konusu olan.
Yanında çalışanlara "maaşlı düşmanlar" derdin; öyleydiler de, ama onlar daha düşman olmadan önce de sen onların "maaş veren düşmanı" gibi görünürdün bana.
Sana çok acı veren soğukluğumdan kendine bir parça tat çıkarmaya çalıştın.(bugün benim için çok dokunaklı ve utandırıcı bir şeydir bu)
...Her halükarda biz öylesine farklı ve bu farklılığımızla birbirimiz için öylesine tehlikeliydik ki benim,yani yavaş yavaş gelişmekte olan çocuğun,seninle , gelişimini tamamlamış erkekle nasıl bir ilişki içinde olacağı önceden hesaplanabilseydi eğer,beni geriye benden hiçbir şey bırakmayacak şekilde ezip geçeceğin düşünülebilirdi.
Evlenmek,bir aile kurmak,gelecek tüm çocukları kabullenmek,onları bu güvensiz dünyada yaşatmak ve hatta biraz da yol göstermek benim inancıma göre bir insanın başarabileceği en yüce şeydir.
Çocukluğumda, tapınağa yeterince gitmediğim, oruç tutmadığım, vs. için seninle birlikte kendimi suçlardım. Burada kendime değil, sana haksızlık ettiğime inanırdım ve zaten daima hazırda bekleyen suçluluk bilinci sarardı içimi.
Burada gerçekten de bağımsız bir tavırla senden bir parça uzaklaşabilmiştim; bu, arka bölümü bir ayağın altında ezildiğinde, ön tarafını kopararak kenara sürünen bir solucanı andırsa da biraz.
Sanki bir kişi beş alçak basamak çıkarken, ikinci kişinin o beş basamağın toplamı kadar yükseklikteki tek bir basamağa çıkması gibi bir şey bu; birinci kişi yalnızca bu beş basamağın üstesinden gelmekle kalmayacak, bunun gibi daha yüzlerce ve binlerce basamağı tırmanacaktır, çok büyük ve yorucu bir hayat sürmüş olacaktır, ama çıktığı basamakların hiçbiri ona, o ilk, yüksek, sahip olduğu tüm güçlerle bile çıkılması imkansız basamağın, çıkamadığı ve doğal olarak da ötesine geçemeyeceği basamağın ikinci kişiye ifade ettiği anlamı ifade etmeyecektir.
Dosdoğru güneşin ortasına uçmak gerekmez, dünya üzerinde, güneşin zaman zaman aydınlattığı ve insanın bir parça ısınabileceği küçük, saf bir köşeye sığınmak yeter.
Beni kıskıvrak yakalayan bir şeyin, sana dokunması bile gerekmez ya da tersi; senin için masumiyet olan şey, benim için suç olabilir ya da tersi; sende hiçbir etki yaratmayan şey, benim mezarım olabilir.
Yani eğer dünya yalnızca senden ve benden ibaretse, ki yakın olduğum bir düşünceydi bu, o zaman bu dünyanın arınmışlığı seninle sona eriyor ve senin öğüdün sayesinde benimle kirlilik başlıyordu.
Eskiden beri farkında olmadan, yalnızca varlığının gücüyle beni tuttun ya da daha doğrusu, ezdin.
Çıkışı burada aramanın, bu yüzden deliliği andırır bir yanı var ve her girişim neredeyse delikle cezalandırılıyor.
Birbirimizle savaştığımızı kabul ediyorum, ama iki türlü savaş vardır. Bağımsız hasımların güçlerini tarttıkları şövalyece savaş; herkes kendi başınadır, kendi yenilgisini yaşar, kendi zaferini kazanır. Ve bir de yalnızca sokmakla kalmayan, aynı zamanda hayatını sürdürmek için kan emen böceklerin savaşı. Asıl paralı askerler bunlardır ve sen busun.
Yaşama becerisinden yoksunsun; ama hayata rahatça, kaygısızca ve kendini suçlamadan yerleşebilmek için, tüm yaşama becerini elinden aldığımı ve kendi cebime koyduğumu kanıtlıyorsun.
Geçenlerde bir kez, senden korktuğumu öne sür-memin nedenini sormuştun. Genellikle olduğu gibi, verecek hiçbir cevap bulamadım, kısmen tam da sana karşı duyduğum bu korku yüzünden, kısmen de bu korkuyu gerekçelendirmek üzere, konuşurken toparlayabileceğimden çok daha fazla ayrıntı gerektiği için. Ve şimdi burada sana yazılı bir cevap vermeyi deniyor olsam da, bu fazlasıyla eksik kalacaktır, çünkü bu korku ve onun etkileri senin karşında yazarken de ket vuruyor bana ve dahası meselenin büyüklüğü, hafızamın ve aklımın sınırlarını çok aşıyor.
Masada yalnızca yemekle ilgilenilmeliydi, oysa sen tırnaklarım temizler ve keserdin, kurşunkalemleri tıraş ederdin, kürdanla kulaklarını karıştırırdın. Lütfen, baba, beni yanlış anlama, tamamen önemsiz ayrıntılar olabilir, ancak benim için böylesine belirleyici bir insan olan sen, bana dayattığın davranış kurallarına bizzat kendin uymadığın için ezici bir boyut kazandı bunlar.
Daima utanç içindeydim, ya senin emirlerine uyuyordum, ki utanç vericiydi bu, çünkü bu emirler yalnızca benim için geçerliydi; ya da dikkafalıydım, ki bu da utanç vericiydi, çünkü sana karşı nasıl dikkafalı olabilirdim, veya emirlerini yerine getirmeyi beceremiyordum, çünkü sözgelimi senin gücüne, senin iştahına, senin becerine sahip değildim, yine de sen bunları sanki sıradan bir şeymiş gibi talep ediyordun benden; tabii ki en büyük utanç da buydu. Çocuğun düşünceleri değil, ama duyguları böyle etkileniyordu.
Beni sürekli uymaya zorladığın davranış kurallarına, bizzat sen hiç uymuyordun; bu yüzden benim dünyamı üçe bölmüştün; benim, yani senin kölen olan benim için icat ettiğin ve üstelik bilmediğim ve bu nedenle tam olarak uygulayamadığım yasalar ve bu yasaların altında yaşayan bir bölüm; sonra senin yönetiminle ve emirler yağdırarak ve bu yasalara uyulmadığı için öfkelenerek yaşadığın ve benim dünyamdan kopardığın uzak ikinci bir dünya ve son olarak tüm diğer insanların yaşadığı her türlü emirden ve itaatten uzak mutlu yaşadıkları bir üçüncü dünya.
Tutuklu olan birinin yalnızca cezaevinden kaçmakla yetinmeyip kaçtığı cezaevini güzel bir saraya dönüştürmek isteği gibi bir şey bu. Kaçarsa cezaevini saraya dönüştüremez, cezaevini saraya dönüştürürse kaçamaz.
Senin çok seyrek görülen, özellikle güzel, sessiz, hoşnut, olumlayıcı bir gülümseme tarzın da vardır ki, yöneldiği kişiyi çok mutlu edebilir. Çocukluğumda bu gülümsemelerden payımı aldığımı çok açık bir biçimde hatırlayamıyorum, ama almış olmalıyım, çünkü sana henüz masum göründüğüm ve senin büyük umudun olduğum bir zamanda bunu benden niye esirgemiş olasın ki?
Sen benim için her şeyin ölçütüydün.
Senin başkalarına karşı beslediğin kuşku bile, benim kendime yönelik kuşkumdan daha büyük değil, beni sen böyle eğittin.
...ben olduğum halimle, senin eğitiminin ve kendi itaatkarlığımın bir sonucuyum (temel yapım ve hayatın etkileri dışında tabii).
...hayat sabır oyunundan daha fazla bir şeydir.
Babaya Mektup - Franz Kafka