Dörtlükler - Ömer Hayyam
Bizim şarap içmemiz ne keyfimizden, ne dine, edebe aykırı gitmemizden, bir an geçmek istiyoruz kendimizden, içip içip sarhoş olmamız bu yüzden.
Kim demiş haram nedir bilmez Hayyam. Ben haramla helali karıştırmam. Seninle içilen şarap helaldir, sensiz içilen su bile haram.
Seni aramaktan dünyanın başı dertte; zengine de göründüğün yok, fakire de; sen konuşursun da biz sağır mıyız yoksa, hep kör müyüz, sen varsın da görünürde.
Kendini satmayan adama ekmek yok. Sen gel de yuf çekme böylesi dünyaya.
Benim halimden haber sorarsan, bir çift sözüm var sana, yürekten: sevginle gireceğim toprağa, sevginle çıkacağım topraktan.
Geçmiş olan dünden hiç yad etme, yarın da gelmemişken feryat etme, düşünme geleceği de geçmişi de, şimdi şen ol da yaşamı berbat etme.
Sen içmiyorsan, içenleri kınama bari bırak aldatmacayı, ikiyüzlülükleri; şarap içmem diye övünüyorsun, ama yediğin haltlar yanında şarap nedir ki?
Bilmem, tanrım, beni yaratırken neydi niyetin, bana cenneti mi, cehennemi mi nasip ettin; bir kadeh, bir güzel, bir çalgı bir de yeşil çimen bunlar benim olsun, veresiye cennet de senin.
Senden benden önce de vardı bugün bu gece felek dönüp durmadaydı hep bu gördüğünce usulca baş toprağa, çünkü bastığın yer bir güzelin gözbebeğiydi beş on yıl önce.
Ey kör! Bu yer, bu gök, bu yıldızlar, boştur boş! Bırak onu bunu da gönlünü hoş tut hoş! Şu durmadan kurulup dağılan evrende bir nefestir alacağın, o da boştur boş!
İki günde bir somun geçiyorsa eline soğuk suyu da olursa bir kırık testide niçin kendinden kötüsüne kul olur insan, ne diye girer kendi gibisinin hizmetine?
Var mı daha ağır yük zamanı çekmek kadar. Yaşama sebebimsin, su kadar, ekmek kadar. Ayrılığın özlemin her şeyin bir hazzı var. Seni anlamak da güzel, seni beklemek kadar.
Yaşamanın sırlarını bileydin ölümün sırlarını da çözerdin. Bugün aklın var, bir şey bildiğin yok: yarın, akılsız, neyi bileceksin.
Niceleri geldi, neler istediler, sonunda dünyayı bırakıp gittiler. Sen hiç gitmeyecek gibisin değil mi? O gidenler de hep senin gibiydiler.
Yaşamanı akla uydurman gerekir, ama bilmezsin akla uygun olan nedir; bereket eli çabuktur zaman ustanın, başına vura vura sana da öğretir.
Ya sırtımıza alıp taşıyoruz, ya ayağımızın altına alıp çiğniyoruz, öğrenemedik bir türlü yan yana yürümeyi.
Yıllar günler gibi geçti gider; nerede o eski dertler, sevinçler? Belaya aldırmaz aklı olan, bu da her şey gibi geçer, der.
Cennette huriler varmış, kara gözlü; içkinin de oradaymış en güzeli. Desene biz çoktan cennetlik olmuşuz: bak, bir yanda şarap, bir yanda sevgili.
İnsan yiyeceksiz, giyeceksiz edemez, bunlar için didinmene bir şey denmez. Ondan ötesi ha olmuş, ha olmamış, bu güzelim ömrünü satmaya değmez.
Sen sofusun, hep dinden dem vurursun, bana da sapık, dinsiz der durursun. Peki, ben ne görünüyorsam oyum. Ya sen ne görünüyorsan o musun?
Bir kalp ki onun sevmesi aldanması yok tutkunluğu yok , bir güzele yanması yok bin kez yazık olsun sevgisiz yüreğe aşksız geçecek günlerin faydası yok..
Denize düşüp kaybolan şu damlası toprağa karışan toz zerresi nedir bu dünyaya gelip gidişimizin manası fena bir böcek işte, bugün var yarın yok.
Ezel avcısı bir yem koydu oltasına bir canlı avladı Adem dedi adına iyi kötü ne varsa yapan kendisiyken tutar suçu yükler kendinden başkasına.
Gören göze güzel, çirkin hepsi bir; âşıklara cennet, cehennem, hepsi bir; ermiş ha çul giymiş, ha atlas; yün yastık, taş yastık, seven başa hepsi bir.
Ey özünün sırlarına akıl ermeyen; suçumuza, duamıza önem vermeyen; günahtan sarhoştum, ama dilekten ayık; umudumu rahmetine bağlamışım ben.
Sevgiyle yoğrulmamışsa yüreğin tekkede, manastırda eremezsin bir kez gerçekten sevdin mi dünyada cennetin cehennemin üstündesin.
Gün doğarken sabah horozları niçin acı acı bağrışırlar, bilir misin? Tan yerini gösterip derler ki sana: bir geçen geçti gidiyor; sen neredesin?
Dünyada akla değer veren yok madem, aklı az olanın parası çok madem, getir şu şarabı, alsın aklımızı, belki böyle beğenir bizi el âlem!
Can o güzel yüzüne vurgun, neyleyim; gönül tatlı diline tutkun, neyleyim; can da, gönül de sır incileriyle dolu; ama dile kilit vurmuşsun, neyleyim.
Dörtlükler - Ömer Hayyam