Babalar ve Oğullar - İvan Sergeyeviç Turgenyev
"Ölüm eski bir şey ama herkes için yenidir."
Zaman, bilindiği gibi bazen kuş gibi uçar, bazen de solucan gibi sürünerek geçer. Ama insan en çok zamanın ağır mı, yoksa çabuk mu geçtiğini fark etmediği vakit kendisini iyi hisseder.
İnsanın doğup büyüdüğü evde, çok iyi bildiği bir yatağın üzerinde, sevilen ellerin hazırladığı bir yorganın altında uykuya dalması ne güzel şeydi!
Aklına şöyle bir fikir geldi:" Ama o, şimdiden benim varlığımı bile unutmuştur." O zaman içinde ince bir üzüntü, bir kaderini kabul ediş duydu.
Yalnızca aptallar veya çok akıllılar başıboş dolaşırlar.
Fakat nasıl olur da, şiir inkâr edilir? Sanata, doğaya nasıl duyarlı olunmaz?
"Basit şeyler, çoğunlukla hayatımızda önemli rol oynar: Fazlaca gerilen sinirleri gevşetir; aşırıya varan kendini beğenme duygusunu dizginler ve insana bu iki özelliğin de ne denli yakın olduğunu hatırlatır."
Kalbinin ortasında karmaşık düşüncelerini paralayan bir acı duymuştu ve o da bütün gençler gibi, bunu aşka yormuştu.
Ben burada, bir saman yığınının kenarında yattığımı düşünüyorum... Şu benim bulunmadığım, benimle hiçbir ilgisi bulunmayan evrenin yanında bedenimin kapladığı yer minicik bir nokta; ve bana yaşamam için tanınan süre içinde olmadığım ve olamayacağım sonsuzluğun yanında o kadar önemsiz ki... Ve bu atom içinde, bu matematiksel noktada kan dolaşıyor, beyin çalışıyor ve de arzuluyor. Ne büyük rezalet! Ne saçmalık!
Bir defa, insanları tanıyabilmek için onları sınarsınız. İkincisi, başka insanları incelemek için çaba harcanmaz. Bütün insanlar, gerek ruh, gerek fizik açısından, birbirlerine benzerler; hepimizin beyni, dalağı, yüreği, akciğerleri aynı biçimde yapılmıştır. Manevi değerler ise herkeste aynıdır; küçük farkların önemi yoktur. Bir insanı tanımak, diğerini de tanımak anlamına gelir. İnsanlar aynı ormandaki ağaçlar gibidirler; hiçbir botanik bilgini, tek tek akkavağı incelemeye kalkmaz.
"Mutluluk üzerine konuşuyorduk galiba. Ben size kendimi anlatıyordum. Bakın yine 'mutluluk' sözünü kullandım. Söyleyin neden güzel bir müzikten, hoş geçirilmiş bir akşamdan, cana yakın insanlarla konuşmaktan zevk duyduğumuz zaman bütün bunlar sanki bir yerlerde var olan, ama bizim sahip olamadığımız gerçek, sonsuz bir mutluluğun basit bir kopyasıymış gibi bir hisse kapılıyoruz? Neden öyle oluyor? Yoksa siz böyle bir duygu içinde kalmıyor musunuz?"
"Belki de öyle. Bence ya hep ya hiç olmalı! Bir hayat bir başka hayata değer. 'Ben sana hayatımı veriyorsam, sen de bana vereceksin... hem de artık pişmanlık duymadan, onu geriye de almadan' diye düşünürüm. Yoksa hiçbir şey olmasın daha iyi!"
Aşık olma fırsatını bulamamış bütün kadınlar gibi o da bir şeyler istiyordu, ama ne istediğini kendisi de bilmiyordu. Daha doğrusu, bir şeyler istiyormuş gibi geliyordu ona ama, aslında hiçbir şey istediği yoktu.
"Kendisi küçük görülmeye layıksa, biz ne yapalım yani? Siz bendeki eğilimi kötü buluyorsunuz. Oysa bunun benim içimde tesadüfen meydana geldiğini size kim söyledi? Bu eğilimin de o kadar savunduğunuz o milli ruhtan ötürü uyanmadığını ne biliyorsunuz?"
Hap acıdır, fakat yutmak lazım.
"İki ihtiyar birbirine dayanarak mezarın başında diz çökerek ağlıyorlardı. Burada oğulları yatmaktaydı. Arada sırada birbirlerine bir iki laf söylerler, taşın tozunu alır, çamlardan birinin dalını düzeltirler. Sonra tekrar dua etmeye başlarlar. Adeta oğullarına, daha yakın olduklarını hissetikleri bu yerden bir türlü ayrılamazlar...
Onlar boşuna mı ağlayıp dua ederler? Kutsal saydığımız o sevgi, her şeyin üstesinden gelemez mi? Bu mezarda gömülü olan yürek ne kadar günahkar, ne kadar isyankar olursa olsun üzerinde açan çiçekler, bizlere saf ve masum gözlerle bakarlar... Bize anlatmak istedikleri yalnızca sonsuz umursamaz bir sakinlik değildir. Onlar bize sonsuz bir başarı, ölümsüz bir yaşamı anlatırlar!"
"Ağaçtan sarı bir yaprak kopmuş yere düşüyor. Yaprağın düşüşü bir kelebeğin uçuşunu andırıyor. Tuhaf değil mi, ölü bir şeyin canlı, neşeli bir varlığa benzemesi.."
Bana kızmayacaksınız, öyle mi? Öyleyse şunu bilmenizi istiyorum ki sizi aptalca, çılgınca seviyorum. İste sonunda bunu söylettiniz.
Övündüğünüz onurunuz size ihanet etti.
Hıristiyanlığın sana yardımı dokunmuyorsa, sen de filozof ol, kalender bir filozof!
Vay canına! Bak aslan karınca yarı ölmüş bir sineği sürüklüyor. Sürükle kardeşim, sürükle! İnat etmesine bakma. Hayvan olarak durumundan faydalan. Sen acıma duygusunu duymayabilirsin, buna hakkın vardır. Bizim gibi duygularını ayaklar altına almıyorsun.
Değerlendirmeler (2)
0 Takipçi - 2 Takip
60 Yorum |
Mesaj Gönder
esracann.
17.05.2023
17.05.2023
Ansiklopedik bir kaynak gibi sağlam ve doyurucu bir kitap. Her satırını müthiş bir hayranlık içinde okudum. Vurucu, dört dörtlük bir kurgu... Kesinlikle okunası.
1 Takipçi - 2 Takip
123 Yorum |
Mesaj Gönder
Tevfik Cem Baykara
10.05.2023
10.05.2023
Turgenyev de tıpkı Dostoyevski, Tolstoy, Gogol gibi Rus edebiyatının en değerli eserlerini veren yazarlardan biri. Bu romanı da Rus gerçekçiliğini, kırsal yaşamın zorlukları ve toplumsal yapının eleştirisiyle birleştiren en başarılı örneklerinden...