Dava - Franz Kafka
Sırf sen bizi ihbar ettin diye cezalandırılıyoruz. Yoksa yaptığımız öğrenilseydi bile bize hiç bir şey olmazdı. Buna adalet denebilir mi?
Bir anlam istiyorsunuz ama bana en anlamsız şeylerle geliyorsunuz.(Sayfa : 19)
İnsan bu dünyada otuz yıl yaşamışsa eğer ve benim gibi hep yalnız başına savaşmak zorunda kalmışsa, o zaman beklenmeyen olaylara karşı bağışıklık kazanıyor ve bunlar yüzünden çok sarsılmıyor; özellikle bugünkü gibi olaylar yüzünden. (Sayfa.29)
Özgürlüğü kısıtlamaya çalıştıkları ve tutukluluğunun gerçekten ciddiyet kazandığı duygusuna kapılan K. bir sıçrayışta setten aşağı atladı. Şimdi kalabalıkla yüz yüzeydi. İnsanları yanlış mı değerlendirmişti? Konuşmasına çok mu umut bağlamıştı? Konuştuğu süre boyunca yüzlerini saklamışlardı da, şimdi sıra harekete geldiğinde maskeler düşüyor muydu? Çevresindekiler ne biçim insanlardı!
Bu şartlar altında, ortalama bir insan yaşamının bu konularda birkaç kez başarıya ulaşmaya yeterli olması bazen şaşırtıcıydı. Herkesin başına geldiği gibi insan, hiçbir şey elde edemediğini düşündüğü hüzünlü anlar yaşardı; bu anlarda hiçbir yere varamadığını, yalnızca başlangıçtan itibaren iyi biteceği belli olan davaların mutlu sonuca ulaştığını ve bunun için dış yardıma gerek bile olmadığını, geride kalan tüm davaların ise yapılan her şeye, tüm çabalara ve belli bir zevk veren tüm küçük başarılara karşın başarısızlığa uğradığını düşünürdü.
Zan altındaki bir insanın sırtüstü yatmak yerine huzursuz olması çok daha iyidir, çünkü sırtüstü yatan kişi farkında olmaksızın kendini terazinin bir kefesinde bulup günahlarının ağırlığıyla tartılabilir.
Yalnızca aptal oldukları için bu denli kendilerinden emin konuşabiliyorlar. Dengim olan bir insanla konuşacağım birkaç sözcük, her şeyi bunlarla yapılacak en uzun konuşmalarla karşılaştırılamayacak ölçüde aydınlatacaktır.
Düşünceleri fazla dikkate almamalısın. Yazı değişmez, düşünceler ise çoğu kez sadece yazı karşısındaki aczin ifadesidir.
Josef, yalvarırım kendine gel, kayıtsızlığın beni çıldırtıyor. Seni gören birinin, 'baştan yitirilmiş dava' deyimine inanası geliyor.
Bu dilekçe çok önemliydi çünkü, dava çoğunlukla savunmanın uyandırdığı ilk izlenime bağlı oluyordu.
Adaletin hareket etmemesi gerekiyor, aksi halde terazi sallanır ve doğru ölçemez.
Bir sürü boş şey arasında adalet kaybolup gidiyor! Ortada hiçbir şey yokken, mahkeme bir suç yaratıyor.
Kuşku altında olan için hareket, hareketsizlikten iyidir, çünkü hareketsiz duran, kendisi de bilmeksizin, hep bir terazinin kefesinde olabilir ve günahlarıyla tartılabilir.
Mantık istediği kadar sarsılmaz olsun, yaşamak isteyen bir adama direnemez.
Ormanda yolunu yitirmiş çocuklar gibi terkedilmişlik içerisindeyiz. Önümde durup bana baktığında, ne sen benim içimdeki acıları anlayabiliyorsun ne de ben seninkileri ve senin önünde kendimi yere atsam. Ağlasam ve anlatsam bile, biri sana cehennemi sıcak ve korkunçtur diye anlattığında cehennem hakkında ne bilebilirsen, benim hakkımda da ancak o kadarını bilebilirsin"..
Sayın Sorgu Yargıcı içinizden birine gizli bir işaret veriyor. dedi. Bu işaretin amacı ıslık çaldırma mı, yoksa alkışlatma mıdır bilmiyorum ve bunu en baştan ortaya çıkardığıma göre, anlamını öğrenmeye de niyetim yok. Umurumda bile değil ve Sayın Sorgu Yargı'cına, gizli işaretlere başvurmak yerine, maaşlı memurlarına yüksek sesle komut vermesi için izin veriyorum. Açıkça, 'Şimdi ıslık çalın', ya da, 'Şimdi alkışlayın' desin onlara.
Sessizlik içinde, en içten alkışlardan daha heyecan verici bir uğultu oluşuyordu.
Yüzleri ve tavırları, çocuklukla yozlaşmanın bir karışımını yansıtıyordu.
"Hiç kuşkusuz, mahkeme hakkında benden çok daha fazla bilgi sahibisiniz" dedi. "Benim tüm bilgim ise, bana söylenenlerle kısıtlı. Ancak şunu fark ettim ki, kimseye durup dururken suç atfedilmediği ve olay aktarıldığında, mahkemenin sanığı suçlu bulduğu konusunda herkes hem fikir. Anlaşılan, bu inancı sarsmak son derece zor."
Bir hukukçu gibi konuşuyor olmama şaşırmadınız mı? Bunun nedeni, sürekli olarak hukukçularla bağlantı halinde olmamdır. Kuşkusuz bundan büyük kazanç sağlıyorum, ama sanatçı kişiliğim de büyük zarar görüyor.
"Çocuk gibi!" diye düşündü K. "Aklı ancak kiliseye hizmet etmeye yeter."
Her şeyden önce, özgür kişi bağımlı olandan üstündür.
Ay ışığı, başka hiçbir ışığa nasip olmayan sessizliği ve doğallığıyla her yeri aydınlatıyordu.
Çünkü savunma, yasaca izin verilen değil, yalnızca hoşgörüyle karşılanan bir yoldu ve yasanın ilgili bölümünden en azından hoşgörünün yorumlanabilip yorumlanamayacağı bile tartışmalıydı.
Şimdi yapabileceğim tek şey, ayırt edebilen aklımı sonuna kadar koruyabilmek.
Hep dünyaya yirmi elle birden atılmak istedim.
Nihayetinde tek çare şartları kabullenmek, her şeyden önce de, dikkati kendine çekmemek! Sana ne kadar ters gelirse gelsin, ağzını kapalı tut! Bu koca hukuk sisteminin hassas bir denge halinde olduğunu anla. Sistemde değişiklik yapmaya çalışırsan ayağının altındaki zemin her an kayabilir.Üstelik bunun sonucunda o devasa sistemde hiçbir değişiklik olmaz. Sadece daha katı,daha büyük, daha haşin ve daha kötücül bir hal alır.
En önemsiz olaylarda bile ufacık bir kuşku her zaman üzüntü verir..!
Bir meseleyi doğru kavramak ve aynı meseleyi yanlış anlamak birbirini tamamıyla dışlamaz.
Her şeyi doğru kabul etmek zorunda değiliz, sadece gerekli saymalıyız.
Değerlendirmeler (1)
0 Takipçi - 2 Takip
8 Yorum |
Mesaj Gönder
Güngör Koç
05.05.2023
05.05.2023
Distopik bir roman, fazla akıcı değil anlamaya çalışmak gerek örgüyü. Her okuyan başkaca anlamlar çıkarabilir işin en güzel yanı bence bu.