Düşünceler - Marcus Aurelius
“Kendine kötü davranıyorsun, ruhum, kendine kötü davranıyorsun! Kendini yüceltmek için başka fırsatın olmayacak. Çünkü herkesin yaşamı yalnızca bir an sürer, seninki neredeyse sonuna erdi, ama hala kendine saygı duymuyorsun, mutluluğunun başkalarının ruhlarında olup bitenlere bağımlı olmasına izin veriyorsun.”
“İçin huzur dolu olsun, başkalarının sağlayabileceği yardıma ya da dinginliğe gereksinimin olmasın. Kısaca dimdik durmalısın, başkaları ayakta tutmamalı seni.”
“Bazıları kırsal bölgelerde, deniz kıyısında ya da dağlarda kendi içlerine çekilebilecekleri bir yer ararlar; sen de böyle şeyleri bütün yüreğinle özlemeyi bir alışkanlık haline getirdin. Ama bu aptalca bir şey, çünkü istediğin anda kendi içine çekilebilirsin; çünkü insanın çekilebileceği hiçbir yer kendi içinden daha dingin, daha erinçli olamaz.”
“Hiçbir zaman istemine karşı, bencilce, düşüncesizce ya da gönülsüzce davranma; birbirine karşıt nedenler sürüklemesin seni; düşünceni allayıp pullayarak güzelleştirmeye çalışma. Fazla konuşmaktan, gereğinden fazla işe kalkışmaktan kaçın”
“Birinin yaptığı her eylemde, kendi kendine: “Bu adam bu eylemiyle neyi amaçlıyor?” diye sormaya alıştır kendini, olabildiğince. Ama kendinden başla; önce kendini incele.”
“Söylediğin her sözcüğü tart; attığın her adıma dikkat et. Verdiğin her kararın ne gibi sonuçları olacağını düşün. Bu ikinci durumda, amacın ne olduğunu daha başından gör; birinci durumda ise sözcüklerin ne anlama geldiğine dikkat et.”
“Yolundan sapma, ama her devinim dürtüsünde doğru olanı yap, her düşüncede gerçeği kavrama yetini kor.”
“Sana ansızın “Şu anda ne düşünüyorsun?” diye soracak olurlarsa,hiç duraksamadan, açıkça “Şunu, şunu” diye yanıtlayabileceğin şeyleri düşünmelisin yalnızca. Öyle ki, içindeki her şeyin, yalın ve düzenli, haz ya da zevk, rekabet, kıskançlık, kuşku ve insanın onları düşündüğünü itiraf etmesinin yüzünü kızartacağı bütün öteki şeyleri aklından geçirmeyi küçümseyen toplumsal bir varlığa yaraşır olduğu yanıtından açıkça anlaşılsın.”
“İnsanın ruhu, en çok, kendi elinde olduğu ölçüde evrende bir apse ve bir çeşit ura dönüştüğü zaman kendini alçaltır Başına gelen herhangi bir şeye öfkelenmek evrenin doğasına aykırıdır; çünkü o tek tek bütün varlıkların özel doğalarını içinde barındırır. İkinci olarak, bir insandan yüz çevirdiğinde ya da aşırı derecede öfkelenenlerin yaptıkları gibi zarar vermek için ona doğru yaklaştığı zaman da kendini alçaltır; üçüncü olarak, hazza ya da acıya yenik düştüğü zaman kendini alçaltır. Dördüncü olarak, ikiyüzlü davranıp gerçeğe uymayan ve gerçeğe aykırı şeyler söylediği ya da yaptığı zaman. Beşinci olarak, davranışını ya da dürtüsünü belli bir amaca yöneltmediği, rastgele, düşüncesizce davrandığı zaman; oysa en küçük bir edimimizi bile yöneldiği amacın bilincinde olarak yapmalıyız; ussal varlıkların amacı, kentlerin ve kurumların en saygınının usuna ve yasasına uymaktır.”
“Öfkeye yenik düştüğünde, insan yaşamının bir an sürdüğünü, çok geçmeden hepimizin ölüm döşeğine uzanacağımızı düşün.”
“Sabahları canın yataktan çıkmak istemediğinde, hemen şöyle düşün: Bir insanın görevini yerine getirmek için kalkıyorum. Bunu yapmak için doğdum, bu dünyaya bunun için getirildim, peki ama neden yakınıyorum öyleyse? Yataktan çıkımayıp yorganı başıma çekmek için mi yaratıldım yoksa? Kuşkusuz çok daha hoş bir şey bu. Bunun için mi geldin dünyaya öyleyse? Harekete geçmek için değil de, duyuları sınamak için mi? Ağaçları, kuşları, karıncaları, örümcekleri, arıları görmüyor musun? Onların her birinin evrenin akışı içinde kendine düşen görevi yerine getirdiğini, evrensel düzene küçük de olsa katkıda bulunduğunu görmüyor musun? Sense, kendi adına, bir insan olarak yapman gereken şeyi yapmayı red mi edeceksin? Kendi doğana uygun olanı yapmak için acele etmeyecek misin?”
“Öğrendiğin mesleğini sev ve ondan hoşnut ol.”
“El, bir elin; ayak, bir ayağın işini gördüğü sürece, onların ağrıması doğaya aykırı değildir. İnsan için de, acı, insana özgü bir çabadan kaynaklandığı sürece doğaya aykırı değildir; doğaya aykırı olmadığı için, kötülük de değildir.”
“…karşına çıkacak her sıkıntı için kendi kendine şunu sor: “Bunda dayanılmaz, katlanılmaz olan ne var?” Yanıtın yüzünü kızartırdı! O zaman canını sıkan şeyin, gelecek ya da geçmiş değil, şimdiki zaman olduğunu amınsa kendine. Sıkıntını soyutlar, kendi başına alındığında ona katlanamayacağını düşündüğü zaman zihnine kızarsan, böylesine sınırlar içine sıkıştırıldığından sıkıntının gücü azalacaktır.”
“Varsın, dışarıdan, bedenimin organlarına zarar verebilecek her türlü kötülük başıma gelsin; organlarım isterlerse yakınsınlar. Bana gelince, başıma gelenin bir kötülük olmadığını düşünürsem, ondan hiçbir zarar görmem; bunu düşünmemek bana bağlıdır.”
“Kendine gel, ayıl, uykudan uyan. Huzurunu kaçıran şeylerin düş olduklarına inan; uyanır uyanmaz önceden oldukları gibi gör onları.”
“Her zaman, o anda yaşamı terk edecekmişsin gibi davranmalı, konuşmalı ve düşünmelisin.”
“Yapmakta olduğun şeyi gerçek bir Romalıya ve gerçek bir insana yaraşır biçimde, azimle, gösterişten uzak, titiz bir ciddilik, özen, özgürlük ve doğrulukla yapmaya çalış; kendini tüm öteki uğraşlardan kurtar; her edimi, yaşamının en son edimiymiş gibi yaparsan, bunu başarırsın; her türlü hafiflikten sakınarak, mantığın kuralından sapmaksızın, ikiyüzlülükten, bencillikten, yazgının sana getirdiği her şeyden hoşnutsuzluk duymaktan kaçınarak”
“Karakterin yetkinliği şurada yatar: her günü son günmüş gibi yaşamak, telaşsız, uyuşuk olmaksızın, yapmacıksız.”
“Bu sınırlı zamanın yok olup gideceğinin, senin de yok olup gideceğinin ve o zamanın bir daha eline geçmeyeceğinin bilincine varmanın vakti geldi, geçiyor.”
“Öyleyse, bundan başka her şeyi bir yana at ve yalnızca bu birkaç şeyi zihninde tut. Ayrıca, her birimizin yalnızca şimdiki zamanda, bu kısacık anda yaşadığını unutma; geri kalan günlerimiz ya çoktan geçip gitmiştir ya da bilinmeyen gelecektedir…”
Değerlendirmeler (0)