İçimizdeki Şeytan - Sabahattin Ali
Ben sana rehber değil ancak yoldaş olabilirdim fakat yolu ikimiz de bilmiyorduk ve birbirimize yük olmaktan, birbirimizi şaşırtmaktan başka bir şey elimizden gelmiyordu.
Ben şuna inanıyorum ki, üç buçuk günlük ömrümüzü kendimize zehir etmemek için ne mazideki hayatımıza ve kaçırdığımız fırsatlara ne de istikbalin olmayacak hülyalarına kulak asmayarak bugünümüze hapsolup yaşamalıyız.
Demin söyledim ya, müthiş bir gevşeklik içindeyim. Üşeniyorum. Atalet kanunu icabı sürüklenip gidiyorum.
En korkunç yalan da budur: Kendimize karşı bile kullanacak kadar pençesine düştüğümüz bu derin ve gizli yalan…
Etrafımız o kadar çirkefle dolu ki, temiz kalmak için bir tek çare kendi dünyamıza çekilmek ve muhitle, hiç olmazsa manen, alakamızı kesmektir.
Fakat buna rağmen bu çocukların nasıl olup da başka birine bu derece ehemmiyet vererek bütün kafalarını onunla alakadar edebildiklerini anlamıyordu. Bir insanı kendisi kadar, kendi düşünceleri, dertleri ve korkuları ve noksanları kadar ne meşgul edebilirdi?
Günün birinde ya çıldıracağız ya da dünyaya hakim olacağız. Şimdilik bir rakı parası bulmaya çalışalım ve parlak istikbalimizin şerefine birkaç kadeh içelim.
Hamakat(ahmaklık) sade ahmaklara değil, akıllı olduklarını sananlara da hükmediyor!
Hayatta hiçbir şey, uğrunda ölmek için istenmez. Her şey yaşamamız için olmalıdır. Hatta biraz ileri gideyim, kendi yaşamamız için… Sen kafanın içindeki yokluğa o kadar saplanmışsın ki, derhal uğrunda can feda edecek bir şey arayarak ikinci bir yokluğa dalmak istiyorsun!
Hayatta kendi düşüncelerim ve kararlarımdan başka birtakım kuvvetlerin emri altına girmek asla tahammül edemeyeceğim bir şeydi.
İçimizde şeytan var… Can kırıkları var. Nefret var, yalanlar var… Bir yanımız bizi çoktan terk etmiş, kaçıyor… Melankoli ve hüsran var… Keşke bazı geceler hiç sabah olmasa.
içimizde, bizim ‘ahlak’ tarafımızda hiçbir şekilde münasebete geçmeyerek hadiseleri muhakeme eden, neticeler çıkaran ve tedbirler alan bir ‘hesabi’ tarafımız vardı ve lafta değilse bile fiilde daima o galip çıkıyor ve onun dediği oluyordu.
İnsan dünyaya sadece yemek, içmek, koynuna birini alıp yatmak için gelmiş olamazdı. Daha büyük ve insanca bir sebep lazımdı.
İnsanların en zayıf tarafları, sormadan, araştırmadan, düşünmeden, kafalarını patlatmadan inanmak hususundaki hayret verici temayülleridir. Dünyadaki yalancı peygamberleri yetiştirmek ve beslemek için en iyi gübre, işte bu bilmeden inanmak için çırpınan kalabalıktır.
İyilik demek kimseye kötülüğü dokunmamak değil, kötülük yapacak cevheri içinde taşımamak demektir.
Kendi ruhunun pisliğini bu kadar yakından gören bir adam başkalarının temiz olacağına inanabilir mi?
Kendimiz iyi olamıyoruz ve başkalarının iyiliğini küçük görmek için onlara reklamcı, hayır dua avcısı, hatta riyakar diyoruz.
Değerlendirmeler (4)
0 Takipçi - 2 Takip
11 Yorum |
Mesaj Gönder
suleduman2
13.07.2023
13.07.2023
Kesinlikle okunması gereken bir kitap
0 Takipçi - 2 Takip
60 Yorum |
Mesaj Gönder
esracann.
19.05.2023
19.05.2023
3 yıl kadar önce okumuştum, görünce yazmak istedim. İnsan psikolojisini ilmek ilmek işleyen bir kitaptı. İçinde her türlü duyguyu bulmak mümkün. Sebahattin Ali bunu öyle iyi başarıyor ki karakterlerle bağ kurarken hiç zorlanmıyorsunuz. 10/10'du benim için.
0 Takipçi - 2 Takip
14 Yorum |
Mesaj Gönder
Cansel Ayan
08.05.2023
08.05.2023
Sabahattin Ali insana ait her duygu ve düşünceyi bütünsel olarak ele almayı çok başaran yazarlardan o yüzden takdir ederim ve okumayı çok severim. Bu kitapta gayet güzel ve akıcılık olarak çok başarılı. Severek okudum yine.
1 Takipçi - 2 Takip
123 Yorum |
Mesaj Gönder
Tevfik Cem Baykara
21.04.2023
21.04.2023
Öyküleri kadar romanlarının da edebiyatımızdaki yeri tartışılmaz Sabahattin Ali’nin. O’nun kahramanlarında dönemin Türk toplumundaki insan karakterlerinin canlı tasvirleriyle karşılaşır okuyucu. Duygusallıkla dolu hikayelerinde bile inceden inceye müthiş bir iktidar eleştirisi vardır. 1940’lı yılların atmosferi içindeki insanların kırılgan halini, çaresizliklerini anlatır Ali...
katılıyorum