Puslu Kıtalar Atlası - İhsan Oktay Anar
Gerçek olan biri beni düşlüyor, ben ise bir düş oluyorum.
Bu dünyada insanların korktuğu tek şey öğrenmekti. Acıyı, susuzluğu, açlığı ve üzüntüyü öğrenmek onların uykularını kaçırıyor, bu yüzden daha rahat döşeklere, daha leziz yemeklere ve daha neşeli dostlara sığınıyorlardı. Dünyaya olan kayıtsızlıkları bazan o kerteye varıyordu ki, kendilerine altın ve gümüşten, zevk ve safadan, lezzet ve şehvetten bir âlem kurup, keder ve ızdırap fikirlerinin kafalarına girmesine izin vermiyorlardı.
Eğer bu dünyadaki en büyük amacın bilmekse daha öğreneceğin çok şey var.
Bilmek ve şahit olmak en büyük mutluluktur. Macera ise büyük bir ibadettir.
Benim için kutsal bir şey varsa o da bilgidir. Gerek bu dünyanın, gerek öte dünyanın bilgisi.
Ah! Keşke dünyayı da senin gibi seyredip, senin ona baktığın gibi bakabilseydim! Oysa ben ona bir güç malzemesi olarak bakıp onda kendi karanlığımı gördüm.
Muhtemel en kötü durum ne ise hakikat de odur.
Sana karşı hissettiklerimi anlatmama imkan yok! Bir duygu anlaşılamıyırsa, duygu değildir zaten.
Biz hareket etmenin karşıtının durma olduğuna inanırız. Oysa onun karşıtının karşı hareket olduğunu biliyorum.
Hata yaptığı anda servetini, hatta canını kaybedebilecek olmayan insanların fikrine güvenilmez. Çünkü malı canı, sevdikleri tehlikede olmayan biri doğru düşünemez.
Dünyaya şahit olmanın yolu ise maceranın kendisinden başka bir şey değildi. Yaşanılanlar, görülenler ve öğrenilenler ne kadar acı olursa olsun, macera insanoğlu için büyük br nimetti. Çünkü en büyük mutluluk, bu dünyaya şahit olmaktı.
Sana izin veriyorum, git. Git ve benim göremediklerimi gör, benim dokunamadıklarıma dokun, sevemediklerimi sev ve hatta, bu babanın çekmeye cesaret edemediği acıları çek. Dünyadan ve onun bin bir halinden korkma.
Tehlike doğru düşünmeye mecbur kılar insanı.
Ateş dediğimiz güç nasıl ki odunla beslenirse akıl da bilgiyle beslenir.
Mutlu yazar azdır. Belki de yoktur ama mutlu okur vardır.
Bilgi bilmeyene tehlikeli gelir.
Hem gerçeği söylemek hem de söylediğinin yalan olduğuna inandırmak istiyordu.
Ey kör! Aç gözünü de düşlerden uyan. Simurgu göremesen de bari küçük bir serçeyi gör. Kaf Dağına varamasan bile hiç olmazsa evinden çıkıp kırlara açıl; kuşları, çiçekleri ve tepeleri seyret. Daha hayattayken bir taşı bir taşın üstüne koy.
Bu duyguyu tanımlamak güçtü. Sevgiyle nefret arası bir şey, belki de her ikisiydi. Ama herhalde en doğrusu, insanoğlunun o güne kadar hissettiği bütün duyguların bir karışımı, bir çamuruydu.
Gülleri ve bülbülleri göremeyip gün boyu evinde oturan adam Dünyanın kendisini hiç görebilir mi?
Seni öpmeyi çok isterdim. Ama düşlere dokunmak mümkün olabilir mi? Sana bu yüzden hem çok yakın, hem de çok uzağım.
Adına DÜNYA dediğimiz kitabı oku!
Değerlendirmeler (1)
1 Takipçi - 2 Takip
123 Yorum |
Mesaj Gönder
Tevfik Cem Baykara
10.05.2023
10.05.2023
"Tarihe tutkulu bir felsefe profesörü roman yazarsa nasıl bir şey olur?" diye merak ediyorsanız bu kitap tam size göre. Anar'ın nevi şahsına münhasır üslubu ile tanışmak için mükemmel bir fırsat.