Sosyalizm ve İnsan Ruhu - Oscar Wilde
İtaatsizlik, tarih okumuş herkesin bileceği gibi, insanın doğasından gelen bir erdemidir.
İnsanın düşünceden çok acıya karşı sempati duyması çok daha kolaydır.
Bencillik, her zaman aynı tiplerin ortaya çıkaracağı kesin bir tek tiplilik hedefler.
Toplumun sevmediği tek şey yeniliktir.
Üç çeşit despottan bahsedebiliriz. Beden üzerinde baskı kuran despotlar vardır. Ruh üzerinde baskı kuran despotlar vardır. Ruh ve beden üzerinde baskı kuran despotlar vardır. ilkinin adı prenstir ikincisinin adı papadır üçüncüsünün adı halktır.
İnsanın düşünceden ziyade , acıya karşı sempati duyması çok daha kolaydır
Kuşkusuz ki Sosyalizmin kurulmasıyla birlikte bize sağlayacağı en önemli kazanım, günümüz şartlarını göz önünde bulundurduğumuzda , neredeyse herkezin muzdarip olduğu o sefil , ''başkaları için yaşama '' gerekliliğinden bizi kurtaracak olmasıdır. Aslına bakarsanız , bu illetten yakasını kurtarabilenlerin sayısı neredeyse yok denecek kadar azdır.
Öte yandan , Sosyalizm sırf insanı bireyselliğe götüreceği için bile değerli olacaktır
Günümüzde özel mülkiyetin varlığının bir sonucu olarak , pek çok insanın , oldukça kısıtlı düzeyde bireyselliğini geliştirme imkanı vardır. Bu imkana sahip insanlar ya hayatlarını kazanmak için çalışmak zorunda değiller yada kendilerine hitap eden , zevk veren işi yapabilme şansına sahiptirler. Bunlar şairler , düşünürler, bilim ve kültür insanlarıdır- kısacası , kendini gerçekleştirebilmiş olan sayelerinde tüm insanlığın da kısmen kendini gerçekleştirdiği gerçek insanlardır.
Erdemli yoksullara gelince, insan onlara acıyabilir elbet, ama muhtemelen kimse onlara hayranlık beslemez. Onlar düşmanla özel anlaşma yapmışlar ve doğuştan gelen haklarını üç kuruşa satmışlardır. Ayrıca oldukça aptal olsalar gerek . Özel mülkiyetin güvencesi sayesinde güzel ve entelektüel bir yaşam süren birinin , özel mülkiyeti koruyan kanunları sahiplenmesi rahatlıkla anlayabilirim. Ama hayatı bu kanunlar tarafından mahvedilmiş birinin bu kanunların yürürlükte kalmasına ses çıkarmaması inanılmaz geliyor
Özel mülkiyetin tanınması, insanla onun sahip olduklarını birbirine karıştırarak BİREYSELLİĞİ ciddi anlamda zedelemiş ve gelişimini engellemiştir. Bireyselliğin tamamen yanlış bir yere sapmasına neden olmuştur. Amacı olan gelişime değil, kazanca odaklanmıştır. Öyle ki insanlar önemli olanın var olmak değil , sahip olmak olduğunu düşünmüştür. İnsanoğlunun gerçek mükemmelliği , neye sahip olduğunda değil , ne olduğunda saklıdır. Özel mülkiyet gerçek bireyselliği yerle bir etmiş yerine sahte, suni bir Bireysellik inşa etmiştir.
Varlıklı insanlar , sınıfsal açıdan yoksul insanlardan daha iyi , daha ahlaklı , daha entelektüel ve daha görgülüdürler. Toplumda para üzerine zenginlerden daha fazla kafa yoran birileri varsa , bunlar yoksullardır. Yoksullar başka hiçbir şey hakkında düşünemezler. Yoksul olmanın sefil tarafı budur.
Dünya bireysellikten nefret eder..
Otorite, onu kullananları da , otoriteye maruz kalanları da alçaltır.
Demokrasi ; insanların, insanlar adına , insanlar tarafından dövülmesi demektir.
Günümüzde suçlu denen hiç kimse gerçek anlamda suçlu değildir. Modern suçun anası günah değil açlıktır.
Gerçek şu ki , toplum , bir ülkenin klasiklerini o ülkede sanatın gelişimini kontrol altında tutmak için kullanır. Klasikleri birer otoriteye indirgerler. Klasikleri , güzelliğin yeni biçimlerde özgürce ifade edilmesinin önüne geçmek için adeta bir sopa gibi kullanırlar.
Değerlendirmeler (1)
1 Takipçi - 2 Takip
123 Yorum |
Mesaj Gönder
Tevfik Cem Baykara
29.04.2023
29.04.2023
İrlandalı büyük romancı ve öykü yazarı Oscar Wilde'ın sosyalizm hakkında kaleme aldığı 1891 tarihli makalesi dönemin muhalif çevrelerdeki tartışmalarına ışık tutuyor.. Wilde'ın sosyalizmi hangi açılardan çekici bulurken, hangi açılardan da eleştirdiğini öğreniyoruz. İlgi çekici bir eser...