Tüfek, Mikrop ve Çelik - Jared Diamond
Bilgi güç demektir. Bu yüzden de yazı, çok daha uzak ülkelere ve çok daha eski zamanlara ait çok daha fazla bilgiyi çok daha sağlıklı ve çok daha ayrıntılı bir biçimde aktarma olanağı verdiği için çağdaş toplumlara güç kazandırır.
Ama kahve tiryakisi olan bütün okurlar kahve bitkisini evcilleştirdikleri için eski Etiyopyalılara teşekkür borçludur. Önceleri kahve yalnızca Etiyopya’da yetişiyordu, sonra Arabistan’a sıçradı, daha sonra da dünyaya yayıldı ve bugün Brezilya ve Papua Yeni Gine gibi uzak ülkelerin ekonomilerini ayakta tutuyor.
Bazı toplumlar fena halde tutucudur, içe dönüktür, değişikliğe düşmandır. Üçüncü Dünya halklarına yardım etme girişiminde bulunan ve cesaretleri kırılan Batılıların izlenimi böyle. Tek tek birey olarak insanlar son derece zeki görünmektedir; sorun onlarda değil onların toplumlarında gibidir.
Büyük komutanları göklere çıkaran bütün o askeri tarihler insan egosunun balonunu söndüren bir doğruyu hafife alıyorlar: Eski savaşların galipleri her zaman en iyi komutanlara ve silahlara sahip olan ordular değil, çoğu kez yalnızca düşmanlarına bulaştıracak en berbat mikropları taşıyanlardı.
Yakın tarihimiz boyunca insanların ölümüne yol açmış başlıca hastalıklar -çiçek hastalığı, grip, verem, sıtma, veba, kızamık ve kolera- hayvan hastalıklarının evrimleşmiş halidir, işin tuhafı bizim salgın hastalıklarımızın çoğunun nedeni olan mikropların büyük bir kısmı artık neredeyse yalnızca insanlarda görülür. Hastalıklar insanların ölüm nedenlerinin başında geldiği için tarihi biçimlendirmede de önemli rol oynamışlardır. II. Dünya Savaşı’na kadar savaşlarda ölenlerin çoğu savaş yaralarından değil savaşla taşınan hastalıklardan ölüyordu.
Hangisi sebep, hangisi sonuçtu? Bu, çok tartışılan yumurta-tavuk sorusudur: Acaba insan topluluklarındaki nüfus artışı mı insanları yiyecek üretimine zorladı yoksa yiyecek üretimi mi insan topluluklarında nüfus artışına yol açtı?
Sanayi Devrimi’ni rastgele bir şekilde 18. yüzyıl İngiltere’sinde buhar gücünün kullanılmasıyla başlatmak adettendir, ama aslında su ve rüzgar gücüne dayalı bir sanayi devrimi Ortaçağda Avrupa’nın pek çok bölgesinde zaten başlamıştı. Avrasya’da 1492’de hayvan, su, rüzgar gücünün uygulandığı bütün işler Amerika kıtalarında hala kol gücüyle yapılıyordu.
Yiyecek üretimine geçiş hamlesini en erken yapmış olan insanlar için tüfeklerin, mikropların ve çeliğin yolu açılmış oldu. Böylece tarihte varlıklılar ile varlıksızlar arasında çatışmalar sürdü gitti.
“Bütün kediseverler kedilerin insanlara, köpeklerin içgüdüsel olarak baş eğdiği gibi baş eğmediğini bilir. Başına buyruk memeli türleri arasında yalnızca kediler ve kır sansarları evcilleştirilmiştir çünkü bizim bunu yaparken amacımız onları yemek için büyük sürüler halinde yetiştirmek değil tek başına avcı ya da ev hayvanı olarak beslemekti.”
Dünya tarihinde kilit önemdeki bir etmeni gözler önüne seriyor: Bağışıklığı olmayan insanlara önemli derecede bağışıklığı olan istilacılardan bulaşan hastalıklar.
Evrensel tarih, insanın [aynen alınmıştır] bu dünyada neler başardığının tarihi, temelde dünyada başarılı olmuş Büyük Adamların tarihidir. Thomas Carly
Çağrılanlar çok ama seçilenler azdır
1. Dünya Savaşı'nın sonunda 21 milyon insanın ölümüne yol açan grip salgınıydı.
Bir halkın başka bir halk üzerinde nasıl üstünlük kurduğunu açıklamayı başarırsak bu o üstünlüğü haklı göstermek gibi olmaz mı? Bu sonucun kaçınılmaz olduğunu, bugün bu sonucu değiştirmeye çalışmanın boşuna bir çaba olacağını söylemek anlamına gelmez mi? Bu itiraz, nedenleri açıklamakla sonuçları kabul etmeyi birbirine karıştırmak gibi genel bir eğilime dayanıyor. İşte bu yüzden psikologlar katillerin ve tecavüzcülerin ruhlarını anlamaya çalışır, toplumsal tarihçiler soykırımları anlamaya çalışır. Bu araştırmacıların amacı cinayeti, tecavüzü, soykırımı, hastalıkları haklı göstermek değildir. Tam tersine onlar, zincirleme nedenleri anlayarak bu zinciri kırmak isterler.
MS 1500 yılını izleyen yüzyıllarda Avrupalı kâşifler, dünyadaki halklar arasında teknoloji ve siyasi örgütlenme bakımından büyük farklılıklar olduğu gerçeğinin farkına vardıkça, bu farklılıkların doğuştan gelme yeteneklerle ilgili olduğunu düşündüler. Darwin kuramının ortaya çıkışından sonra açıklamalar doğal seçilim ve evrimsel soyağacı terimleriyle birlikte yeni bir şekil aldı. Teknolojik açıdan ilkel halkların, maymunsu atalardan gelen insan soyunun evrimine ait kalıntılar olduğu düşünüldü. Genetik olarak Avrupalıların Afrikalılardan hele, hele Avustralya yerlilerinden daha zeki oldukları kabul edildi.
Bu kitapta batı Avrupa kökenli halkları yüceltmek şöyle dursun onların kültürlerinin temel öğelerinin çoğunun başka yerlerde yaşayan insanlar tarafından geliştirilmiş, daha sonra batı Avrupa'ya taşınmış şeyler olduğunu göreceğiz.
Bu genetik nedenin yanın sıra Yeni Ginelilerin Batılılardan daha zeki olma olasılığının bir ikinci nedeni daha var. Günümüzde Avrupalı ve Amerikalı çocuklar zamanlarının çoğunu edilgen bir şekilde televizyon, radyo ve sinemayla oyalanarak geçiriyorlar. Ortalama bir Amerikan evinde televizyon yedi saat açık durur. Bunun tersine geleneksel Yeni Gineli çocukların edilgen eğlence olanakları gerçekten de yoktur, onun yerine uyanık kaldıkları zamanın hemen hemen hepsini etken olarak başka çocuklarla ya da büyüklerle konuşmak ya da oynamak gibi bir şeyler yaparak geçirirler. Çocuk gelişimiyle ilgili neredeyse bütün araştırmalarda zihinsel gelişim için çocukluktaki uyarı ve etkinliklerin ne kadar önemli olduğu vurgulanır ve çocuklukta az uyarılmışlığın zihinsel gelişimi değiştirilemez bir biçimde yavaşlattığı gerçeğinin altı çizilir.
Geleneksel Yeni Girne toplumlarında zeki insanların bu ölüm tehlikelerinden kendilerini koruma olasılığı, daha az zeki olanlarınkine göre daha yüksekti. Oysa geleneksel Avrupa toplumlarında salgın hastalıkların yol açtığı, farklılıklar gösteren can kayıplarının zekâ ile hiçbir ilgisi yoktu, vücut kimyasının ayrıntılarına bağlı genetik dirençle ilgisi vardı.
Bugün canlı olarak doğan batılı bebeklerin çoğu bulaşıcı ve öldürücü hastalıkları atlatıyor, zekâları ve taşıdıkları genler bakımından nasıl olursa olsun ürüyorlar. Oysa Yeni Gineliler kalabalık nüfuslu toplumlarda gelişen bulaşıcı hastalıkların görülemeyeceği kadar seyrek nüfuslu toplumlarda yaşadılar hep. Buna karşılık cinayet, bitmek bilmez kabile savaşları, kaza, yiyecek bulma sorunları gibi nedenlerden dolayı geleneksel Yeni Gineliler arasında ölüm oranı çok yüksekti.
Yeni Gine, dünyadaki karaların yüz ölçümünün küçük bir parçasını oluşturmasına karşın bununla hiç orantılı olmayan bir biçimde çok çeşitli insanların barındığı bir yerdir. Dünyadaki 6000 dilden 1000 tanesi Yeni Gine'de yaşar.
Kuzey Avrupa'da yaşayan halkların son bin yıla kadar Avrasya uygarlığına önemli hiçbir katkıları olmadı; onların tek şansı Avrasya'nın daha sıcak bölgelerinde ortaya çıkan gelişmeleri (tarım, elektrik, yazı, metal sanayi gibi) ödünç alabilmelerine elveren coğrafi bir bölgede yaşıyor olmalarıydı.
Avrasyalı tüfeklerin veya çelikten yapılma silahların öldürdüğünden çok daha fazla sayıda Amerikan Yerlisi ve Avrasyalı olmayan insan Avrasyalı mikroplar tarafından öldürüldü. Bunu tersine Yeni Dünyada Avrupalı Fatihleri bekleyen pek az öldürücü mikrop vardı ya da hiç yoktu. Mikrop değiş tokuşu niçin bu kadar eşitsizdi? İşte bu noktada en son moleküler biyoloji araştırmalarının sonuçları, Avrasya'da mikroplarla yiyecek üretiminin ortaya çıkışı arasında bağ kurma konusunda bize ışık tutacaktır.
İnsanlık tarihinde yazı ancak yiyecek üretiminin en erken başladığı yerlerde sırasıyla birkaç kez birbirinden bağımsız olarak ortaya çıkmıştı.
Yiyecek üretimi çiftçilerin gereksinimlerinden fazlasını üretmelerine olanak sağladığı için, çiftçi toplumlar kendi yiyeceklerini üretmekle uğraşmayan, zamanlarını teknoloji geliştirmeye ayırabilen tam zamanlı zanaatkârları besleyebilir duruma gelmiştir.
Gerçek şu ki Avustralya/ Yeni Gine'deki büyük boy hayvanların hepsinin ortadan kalkmasının ileride göreceğimiz gibi, daha sonraki insanlık tarihinde görülen sonuçları ağır olmuştur. Bu büyük kırımla birlikte evcilleştirilmeye aday büyük boy yaban hayvanlardan hiçbiri kalmamıştır, bunun sonucunda da Avustralya ve Yeni Gine'de yerli tek bir evcil hayvan yoktur.
Afrika ve Avrasya'daki büyük boy memeliler çağımıza kadar hayatta kalabildiyse yüz binlerce yıl içinde onlar öninsanlarla birlikte eşzamanlı olarak evrimleştikleri için kalabildiler. Böylelikle de atalarımızın başlangıçta kötü olan avcılık becerisi yavaş, yavaş gelişirken onlar da insandan korkmayı öğrenecek zamanı buldu. Dodolar, Moalar, belki de Avustralya / Yeni Gine'nin dev hayvanları avcılık becerileri tam anlamıyla gelişmiş çağdaş insanlarla hiçbir evrimsel hazırlıkları olmadan birdenbire karşılaşmak bahtsızlığına uğradılar.
Niçin tarımın başlaması bizim bulaşıcı kalabalık hastalıklarımızın evrimini başlattı? Bunun bir nedeni, daha önce sözü edildiği gibi tarımın, avcılık ve yiyecek toplayıcılığına göre nüfus yoğunluğu daha yüksek toplumları besleyebilmesi ortalama olarak 10 ila 100 kat daha yüksek. Ayrıca avcı/yiyecek toplayıcılar sık, sık yer değiştirir ve geride mikroplarla, kurtçuk larvalarıyla dolu dışkı birikintilerini bırakırlar. Ama çiftçiler yerleşiktir, kendi lağım pisliklerinin içinde yaşarlar, böylece mikroplar bir kişinin vücudundan bir başkasının içecek suyuna kısa yoldan karışma olanağı bulur.
Merkezi yönetim ile örgütlü bir din sahibi olmayı en erken başaran toplumların torunları sonunda çağdaş dünyanın hâkimi oldular. Yönetim ile din bileşimi, mikroplar, yazı ve teknolojiyle birlikte tarihin genel seyrini belirleyen en yakın dört ana etmenden biri olarak işte böyle işlev gördü.
Ekvatorun güneyinden çıkmış tek bir Afrika tarım bitkisi yoktur. Pigmelerin ve Koisanların tarıma geçememelerinin nedeni çiftçilik yeteneklerinin olmaması değildi, bunun tek nedeni Güney Afrika'daki yaban bitkilerin genellikle evcilleştirilmeye elverişli olmamasıydı.
Batı Avrupa ya da Alplerin kuzeyi, eski Dünya teknolojisine ya da uygarlığına hiçbir katkıda bulunmadı; tam tersine gelişmeleri Doğu Akdeniz'den, bereketli Hilal'den ve Çin'den ithal eder konumdaydı. MS 100'den 1450'ye kadar bile bilim ve teknolojinin akış yönü daha çok, Hindistan'dan Kuzey Afrika'ya kadar yayılmış İslam toplumlarından Avrupa'ya doğruydu.
Değerlendirmeler (2)
0 Takipçi - 2 Takip
6 Yorum |
Mesaj Gönder
15.07.2023
15.07.2023
cok begendim
1 Takipçi - 2 Takip
123 Yorum |
Mesaj Gönder
Tevfik Cem Baykara
29.04.2023
29.04.2023
20. yüzyılın en etkili evrimsel biyolog, ve coğrafyacılarından birisi olan Diamond bu en önemli eserinde insanın 400.000 yıllık serüvenini herkesin anlayabileceği akıcı bir dille anlatıyor. Tüfek, mikrop ve çelik Diamond!un teorisinde modern medeniyetin kuruluşunda en etkili üç dönüm noktasını ifade ediyor. Sosyal bilimlere ve özellikle uygarlık tarihine ilgi duyan herkesin mutlaka okuması gereken bir kaynak.