Vadideki Zambak - Honore de Balzac
'' Birçok mutsuz kişi için yarın anlamsız bir sözcüktür. ''
" Benim için mutluluk bir hastalık gibidir, beni bunaltır, ayrıca düş gibi uçup gitmesinden korkarım."
"Acılar sonsuz oluyor, sevinçlerin ise bir sınırı var..."
"Bizi, bizim onu sevdiğimden daha çok seven kadının ayrıcalıklı olması, bize sağduyu kurallarını sık sık unutturuyor."
"Böylesine büyük lütuf isteyen dostluk tehlikelidir."
"ceza yasaları, mutluluk nedir bilmeyen insanlar tarafından yapılmıştır."
"Çocukluğumda edindiğim ve hiç bir şeyin yıldıramadığı sabrım, bu zor deneyimler sırasında olgunlaştı."
"Çok acı çekenler, çok yaşayanlardır."
"Değiştiremeyeceğim tek şey düşüncelerimdir."
"Derin duyguların sonsuzluğunu yakalamak için kıyılarında yaşanmış bu büyük göllere , gençken demir atmak gerekir."
"Dile gelmez tanımsız önsezilerin pençesindeyim: onur kırıcı tokalaşmalardan korkuyorum"
"Doğa kusurlu olanları ölüme mahkum eder."
"Gecenin sessizliğini,hayatın yorgunluğunu,güneşin sıcaklığını kendime suç ortağı yapmak istiyordum."
"Genç kadınları ciddiye almayın, her şeylerini şaka olarak görün, onlar ciddi şey düşünmez. Genç kadınlar bencildir, küçüktür dostum, onlarda gerçek dostluk bulunmaz, yalnız kendilerini düşünürler; bir başarı uğruna sizi harcayabilirler."
"Gençlik kendisine her zaman onur veren ama zararlı olan, çabucak ve garip bir yargılama yapmaya eğilimdedir."
"Genler hoşgörüsüzdür; çünkü yaşam ve onun güçlükleri konusunda hiçbir bilgileri yoktur."
"Görev bilincine küçük yaşlarda alışmış insan, hiçbir engelle karşılaşmaz."
"Gücüm, davranışımdaki dürüstlükten kaynaklanıyor."
"Hangi şair bize, dudakları ana memesinin acı sütünü emen, gülücükleri sert ve kırıcı bir bakışın yürek yakan ateşiyle bastırılan çocuğum duyduğu acıları anlatacak?"
"Her büyük sevgi, borçlu olduğumuz sevgilerden çalınır."
"Herkes kendini küçümseyene saygı duyar."
"Herkes kolayca çöker.Önemli olan direnebilmektir."
"İnsanların suç işlemeden sevgilisini beklemesi ne büyük zevk."
"İyi insanlar bu dünyada fazla kalmıyorlar. Ama yüksek ruhlar zaten sıradan, küçük ve sığ sularda yaşayan bir toplumla bağdaşabilirler mi?"
"Kendi bilincimize aykırı hiçbir şey yapmamamız gerektiği gibi, toplum bilinciyle bağdaşmayan bir şey de yapmamalıyız."
"Kendimi, dünyaya egemen olacak kadar güçlü hissediyorum ama henüz 20 yaşındayım ve yapayalnızım."
"Kıskanç olamayacak kadar büyük bir tutkuyla sevmeme karşın ben ona hiç bir şey vermiyordum! Kızgınlığım arasında , onun uğruna ölmek için çare arıyordum."
"Kibarlık ve güzel davranışlar yürekten, bir de büyük bir kişisel onur duygusundan kaynaklanır."
"Modern eğitim çocuklara zararlıdır. onları matematikle dolduruyor, bilim denen silahla öldürüyoruz ve vaktinden önce yıpratıyoruz."
"onun karşısında meleklere özgü olan sevgim, ondan uzaktayken akkor halindeki bir demir gibi yakıcı ve sussuz hale geliyordu."
"Ödenmemiş bir borç, alçalmadır; ve dolandırıcılığın başlangıcıdır."
"Ruhumun binlerce çırpınışıyla uzun uzun tasarladığım halde bir günde yıkılıveren umutlar besledim."
"Savaş beni korkutmuyordu, ama paylaşılan bir aşkın mutluluğunu tatmadan ölmek istemiyordum."
"Sevgili çocuk, kibarlık, başkaları için kendini unutmuş görünmektir."
"Soyluluk insanı zorlar."
"Yararlı olduğunuz ölçüde size değer verirler."
"Yeni doğmuş bir çocuk olan ben, hangi gururu incitebilirim?"
"Yeni eğitim ve terbiye tarzı çocuklar için müthiş. Kendilerini bazı gereksiz bilgilerle tıka basa dolduruyor, bilimin darbeleri altında öldürüyor vevaktinden evvel yıpratıyoruz."
"Yüreğimde bir yer isteyen, bağlılıkla ya da aşırı hazla oraya yerleşen bir kadın olmadı; hayır, bütün yürek oldu."
"Zaten özgürlüğüm de büyük bir ustalıkla zincire vurulmuştu."
"Zorbaca getirilen yasaklar;çocuklardaki bir tutkuyu büyüklerden olduğundan daha fazla keskinleştirir."
Adalet, kılıcını bir adamın boynuna inmek üzere kaldırdığı her seferde, "Ceza yasalarını mutsuzluk nedir hiç bilmeyen kimseler çıkarırmış." diye düşünüyordum.
Aşk bir dindir, tapınışının da bütün diğer dinlerlerkinden daha pahalıya mal olması gerekir; çabuk geçer ama geçişini yıkıntılarla damgalamak isteyen sokak çocuğu gibi geçer. Duygunun yüceliği, tavan aralarının şiiridir; bu zenginlik olmazsa, aşk ne uruma düşerdi buralarda?
Aşk yaşamı yeryüzü yasasının ölümcül bir istisnasıdır; her çiçek ölür; büyük sevinçlerin bir yarınları olursa, kötü bir yarınları olur. Gerçek yaşam bir bunalım yaşamıdır.
Aşk, ikinci bir değişme çağımızdır bizim.
Aşkla geçen bir hayat yeryüzü yasasının ölümcül bir istisnasıdır.
Başkalarının mutluluğu, artık mutlu olamayanların avuntusudur.
Baştan başa aşk içinde geçen bu hayat, doğa yasaları bakımından uğursuz bir ayrıcalıktır. Her çiçek solar, bütün mutlulukların ertesi günü kötüdür, ertesi günü varsa. Gerçek hayat bir sıkıntıdır.
Baştan başa aşk içinde geçen bu hayat, doğa yasaları bakımından uğursuz bir ayrıcalıktır. Her çiçek solar, bütün mutlulukların ertesi günü kötüdür, ertesi günü varsa. Gerçek hayat bir sıkıntıdır.
Bazen dakikalar mutluluk getirmesi beklenen yüzyıllardır.
Bazı kadınlar terk edildiklerinde, sevgililerini, rakiplerinin kollarından çekip alırlar ve rakiplerini öldürürler, sonra da dünyanın öbür ucuna darağacına ya da mezara sığınırlar. Bu, hiç kuşkusuz güzel bir şeydir; bu cinayetin nedeni, yüce bir tutkudur ve insan adaletinin de üstündedir. Bazı kadınlar da boyunlarını bükerler, acılarını sessizce çekerler ve öldüğü güne kadar ağarlar, bağışlanması için dua ederler, acılar çekerek bu yüzü omuzlarında taşırlar. İşte aşk budur; gerçek aşk, meleklerin aşkı, kendi acısıyla yaşayıp, ölen aşk...
Benim sevgim kimsenin sevgisine benzemez inanın; çünkü hem iradenin dışındadır, hem de iradeyi yüklenen bir sevgidir.
Bir kadının susuşunda ne anlamlar bulunduğunu, böyle dağınık ve sere serpe konuşmanın ne düşünceler gizlediğini de öğrenecektim.
Burada insan kendi yolunu nasıl açar, biliyor musun..? Ya dehanın ışığı ile ya da ahlaksızlıktaki ustalıkla. Bu insan yığını içine ya bir top güllesi gibi düşmeli ya da bir veba gibi sokulmalı; dürüstlük hiçbir işe yaramaz. Dehanın gücü altında herkes iki büklüm olur. Herkes ona hınç duyar, çamur atmaya çalışır. Çünkü deha elde ettiğini paylaşmaz. Deha ayak direyince önünde herkes eğilir. Kısacası, insanlar dehayı çamura batıramayınca önünde diz çöküp ona tapınırlar.
Cornoiller'ye bana biraz karga vurmasını söyleyeceğim. Dünyanın en iyi et suyu bu avdan çıkar. Beyfendi, bu kuşların ölü yedikleri doğru mu? Ne budalasın be Nanon! Onlar da ne bulurlarsa onu yerler herkes gibi. Bizde ölü yemiyor muyuz? Öyleyse miraslar nedir?
Değiştiremeyeceğim bir şey varsa o da kanılarımdır; çünkü bende hiçbir şey onlar kadar sağlam bir şekilde yer etmemiştir. Size hayatımı verebilirim, ama bilincimi veremem; onu dinlemeyebilirim, ama konuşmasına da engel olamam.
Edebiyatın baştan sona acıklı anlatımlar yığını haline gelmiş bu dönemde, Dram kelimesi, fazlasıyla kullanılıp yıpratılmıştır.
Ertesi sabah Paris'i adeta bıçakla kesilecek kadar kalın bir sis kaplamıştı.Bütün şehri öyle sarmış ve öyle puslandırmıştı ki,en düzenli ve sözüne sadık kişiler bile,havaya aldanıp vakti şaşırdılar.Böyle yoğun sislerde iş buluşmaları kaçırılır.Saatler on ikiyi çalarken herkes daha sekiz olduğunu sanır.Saat dokuz buçuktu,Mme Vauquer,henüz yatağından çıkmamıştı bile.Christophe'la şişman Sylvie de gecikmişlerdi.Pansiyonerlere ayrılan sütün üst tabakalarıyla hazırlanan sütlü kahvelerini sakin sakin içiyorlardı.Usulsüz olarak alınan bu haracı Mme Vauquer'nin farketmemesi için de Sylvie,kalan sütü uzun zaman kaynatırdı.
Göz yaşları, utanma duygusunun uğradığı saldırıya baş kaldırıyordu.
Gülmeye imkan bulsa, bu gülüşü neşeli bir kırlangıç şarkısı olurdu! Fakat kederlerinden bahsettikçe bu, arkadaşlarını imdadına çağıran bir kuğunun sesine ne kadar benzerdi!
Hangi durumda olursa olsun, kadınların erkeklerden daha fazla acı çekme nedenleri vardır, bu yüzden erkeklerden daha çok acı çekerler. Erkek güçlüdür, gücünün etkisini gösterir: Gider, gelir, düşünür, bir şeyler yapmaya çalışır, geleceği anlayıp teselli bulur. Charles da işte böyle yapıyordu. Ama kadın, yaşadığı yerde, hiçbir şeyin avutamadığı kederiyle baş başadır; kederin açmış olduğu uçurumun dibinde kadar iner, derinliğini ölçer; onu, genellikle duaları ve gözyaşlarıyla doldurur. Eugénie de böyle yapıyordu.
Hemen hepimiz sabahtan, dünyayı avucumuzda tutarak, yüreğimiz aşka susamış olarak yola çıkarız; sonra, acı deneylerden geçtiğimiz, insanlara, olaylara karıştığımız zaman, farkına bile varmadan, her şey yavaş yavaş küçülür, yığın yığın küller arasında azıcık altın buluruz: İşte yaşam!
Her şey olmayan sevgili, hiçbir şey değildir.
Kendisine iman edilen biricik yeni tanrı, bir tek yüzle belirtilmiş, gücünün doruğuna ermiş. Para değil miydi?
Krallarda kadınlar gibidirler, kendileri için yapılanı zaten yapılması gereken bir şey olarak değerlendirirler.
Ne acılar, ne acılar gizliydi bu korkunç yalnızlığımın içinde! Ne kederlerle dolup taşıyordu bu terk edilip kalmışlığım!
Onu ne insanın beşiğini sevmesi gibi severim, ne de çölde bir vahanın sevilişi gibi severim. Onu bir artist sanatı nasıl severse öyle severim...
Önceden sezilen mutsuzluklar hemen hemen her zaman başa gelir.
Değerlendirmeler (4)
0 Takipçi - 2 Takip
2 Yorum |
Mesaj Gönder
17.07.2023
17.07.2023
çok güzel
0 Takipçi - 2 Takip
26 Yorum |
Mesaj Gönder
marveling
17.05.2023
17.05.2023
-Beni kendi başıma yaşamaya mahkum eden o kararı bozmak için ne çabalar harcadım! Arzu dolu ruhun coşkusuyla uzun süre beslenen onca umut, bir gün içinde yıkılıp gitti, diyor ustat. Derin, anlamlı, insan psikolojisini okuyan bir kitaptı. Tavsiye ederim.
1 Takipçi - 2 Takip
123 Yorum |
Mesaj Gönder
Tevfik Cem Baykara
10.05.2023
10.05.2023
Balsac'ın Fransız edebiyatının klasikleri arasına girmiş başyapıtı. Yazar'ın 1835'te Goriot Baba'yla birlikte yayımlanan ve Fransız gerçekçiliğinin öncüsü sayılan tarihi romanında aşka ve toplumsal sınıfların gündelik yaşamlarına dair çarpıcı sahneler var.
0 Takipçi - 2 Takip
15 Yorum |
Mesaj Gönder
Adnan Ali Evren
06.05.2023
06.05.2023
Felix'in imkânsız aşkını okuyunca içi parçalanmayan varmı? Romantizm ile realizm akımı hakim kitapta öneriyorum kesinlikle.