Yabancı - Albert Camus
Bugün annem öldü. Belki de dün, bilmiyorum. (s.11)
İnsan ne de olsa daima biraz kabahatlidir. (s. 25)
“Hiçbir zaman söyleyecek fazla sözüm yoktur, onun için susarım.” diye cevap verdim.
Ona, diretmekle yanıldığını söyleyecektim; bu son nokta o kadar da önemli değildi. Fakat sözümü kesti, karşımda dimdik durarak ve beni yüreklendirerek Tanrı’ya inanıp inanmadığımı sordu. Hayır, dedim. Hoşnutsuzluk içinde yerine oturdu. Bunun mümkün olmadığını her insanın, hatta ondan yüz çevirenlerin bile Tanrı’ya inandığını söyledi bana. O böyle inanıyordu, bundan bir an bile şüphe etse hayatının anlamı kalmayacaktı.
Sonra yargıç, dikkatle, biraz da kederle yüzüme bakarak, “Sizin kadar katı ruhlu adam görmedim, karşıma çıkan caniler bu ıstırap sembolü karşısında hep ağlamışlardır,” dedi. Cani oldukları içindir, diyecektim. Ne var ki, ben de onlar gibiydim.
Ama insan hiçbir şeyi gerektiğinden fazla büyütmemeli; ben bu duruma başkalarından daha kolay katlandım. Tutukluluğumun başında en zoruma giden şey, kafamda hala özgür adam düşüncelerinin bulunmasıydı.
O zamanlar sık sık şöyle düşündüm; beni kuru bir ağacın gövdesine hapsetseler de başımın üstündeki gök parçasına bakmaktan başka yapacak işim olmasa da yavaş yavaş ona da alışacaktım. Kuşların geçişlerini, bulutların birbirlerine rastlayışlarını bekleyecektim..
Belleğimi işletmesini öğrendiğim andan itibaren artık hiç canım sıkılmaz oldu.
Sanki yaz göklerinde uzayıp giden aşina yollar, insanı masum uykulara olduğu kadar, hapishanelere de götürebilirmiş gibi.
Fakat tamamen olumsuz bir erdem olan hoşgörürlük, bu mahkemede yerini daha çetin, fakat daha yüksek olan adalet gibi bir erdeme bırakmalıdır. Hele bu adamda görüldüğü cinsten boş bir kalp, içine toplumun yuvarlanıp girebileceği bir uçurum haline gelirse.
Gazeteler sık sık, topluma olan bir borçtan bahsediyorlardı. Onlara göre bu borcu ödemek lazımdı. Fakat bu, hayal gücüne hitap eden bir şey değil. Asıl önemli olan bir kaçma imkanı, değişmez ve şaşmaz bir gidişatın dışına atlayış, umudun bütün şanslarını taşıyan delice bir koşuştu.
Tabii umut, koşup giderken bir sokağın köşesinde, daha kurşun havadayken vurulup ölmekti.
Annem hep insanın tam anlamıyla mutsuz olamayacağını söylerdi. Gökyüzü renklenip de yeni bir gün hücreme sızdığı zaman, ona hak veriyordum.
Fakat herkes bilir ki hayat, yaşanmak zahmetine değmeyen bir şeydir.
Yaşadığına bile emin değildi, bir ölü gibi yaşıyordu çünkü. Bense ellerim boş gibi duruyordum ama kendimden de, her şeyden de emindim, ondan daha emindim, hayatımdan da, gelmek üzere olan şu ölümden de emindim. Evet, bundan başka şeyim yoktu.
Değerlendirmeler (4)
1 Takipçi - 2 Takip
123 Yorum |
Mesaj Gönder
Tevfik Cem Baykara
18.05.2023
18.05.2023
Varoluşçu edebiyatın "Varoluş özden önce gelir!" mottosuyla ünlenen Sartre'dan sonra okunması gereken en etkili yazarlarından biri Camus. "Yabancı" da tıpkı "Dönüşüm" gibi Camus'nun en çok okunan ve insanın varoluşu konusunda okuyucu üzerinde büyük etkiler bırakan eserlerinden biri.
0 Takipçi - 2 Takip
29 Yorum |
Mesaj Gönder
gamze.doruk
04.05.2023
04.05.2023
Ne zaman hayata yabancılaşsam, bir şeylerin anlamını, varlığımı ve evreni sorgulasam açıp iki satır okur, yalnız olmadığımı düşünürüm. Devrine göre yazılmış en sağlam kitaplardan. İnsanın bir noktada tüm kimliklerden ve duygu durumlarından arınması ancak bu kadar arı bir dille anlatılabilirdi.
0 Takipçi - 2 Takip
5 Yorum |
Mesaj Gönder
Ali Özden
04.05.2023
04.05.2023
Beğendim valla tarzını, anlatımı bana geçti yani. Bir çırpıda okumadım belki ama alacaklarımı aldım. Bende hayatımda bir çok şeye yabancılaşmış biri olduğumdan etkilenmiş de olabilirim. :) Öneririm
4 Takipçi - 2 Takip
21 Yorum |
Mesaj Gönder
farslan
01.05.2023
01.05.2023
Albert Camus’un yabancı’sı herkesin muhakkak okunması gereken romanlar listesinde olmalı.