Bookrate

Can Dündar!ın kaleminden her şeyi okumayı seviyorum. Gazeteciliği kadar yazarlığı da gayet donanımlı. Ama ondan aşkı dinlemek bambaşka bir deneyimdi, her sayfası içine çekti. Severek okudum.

Bu tip kitapları seviyorum. Aşkın zıtlaşmaları, entrikaları, kıskançlıklarını okumak ilişkilere dair çok daha sağlam fikirler veriyor. Genel olarak beğendiğim bir kitaptı.

Yalnızlık temasını böylesine sade ama etklileyici bir uslupla işlemek gerçekten büyük başarı. Okurken yeri geldi daraldım yeri geldi içimi sökesim geldi. Hayatın öylesine içinden bir kitaptı ki, sanırım ikinci kez okuyacağım

Arkadaşım hediye etti, öncesini bildiğim için okumak istedim ama pek sarmadı. Buna rağmen bitirdim, bu da bi başarı

Filmini izledikten sonra koşa koşa kitabını aldım. Asi çocuğun aşkla harmanlandığı kurguları severim, bunu da o yüzden severek okudum. İkincisini de yakın zamanda okuyacağım.

Filmi ödüllere doymadı ama bence asıl övgüyü kitabı hak ediyor. Ben çok sevdim ama özellikle homofobik bünyelere okutulmalı bence.

Henüz başlarındayım, şu ana kadar biraz karmaşık ilerlese de ilgimi çekti. Herkese hitap edecek bir tarz olmayabilir yine de...

Emparyal ülkelerin birbirini yiyerek çıkardığı savaşların, "İnsanlık Savaşı" olarak adlandırılması ne acı... Okurken sık sık o zamanlara gittim, içimdeki hümanist tekrar depreşti. Öylesine güçlü bir kalem ki tarafsız başladığım kitabı taraf bitirdi bana :)

Genel olarak keyifli, eğlenceli bir kitaptı. Beklentileri yüksek tutmayan birisinin seveceğine eminim. Bu tür Wattpadd tarzı kitapların kendine has okuyucusu var işte...

Bir arkadaşım dilinden düşürmüyordü, geçen bir göz attım, bambaşka bir kafa gerçekten. Hemen hızlı hızlı okuyup güncel yorumumu tekrar yapacağım ama bence gayet sağlam kitap

Kütüphanede görmüştüm, çarçabuk bitti :)) bulmaca çözer gibi okunan kitaplar favorimdir. Bu da öyleydi, gizemini her satırdı korudu.

Yine yalnızlık teması yine müthiş bir gözlem gücü... İkisi birleşince insanların içindeki açmazlar satırlara kelime kelime dökülmüş. Gayet severek okudum

Bazı kitaplarda insan kitap okur gibi değil de çok detaylı bir resmi inceler gibi hisseder ya, bu tam öyle bir kitaptı. Yoksulluğu, gelir adaletsizliğini iliklerime kadar hissettim. Çarpıcı bir kitaptı

Zweig aşkım yine az sayfaya çok anlam sığdırmış, kısacık ama bir o kadar da sürükleyici, insana hayatı sorgulatan bir kitaptı. Severek okudum.

Bakış açısını, anlatım gücünü, yaratıcılığını hepsini ayrı ayrı sevdim. Gerçekten değinilmesi gereken bir konu, insanı düşüncelere daldırarak bu kapitalist düzeni bir kez daha sorgulatıyor.

Zor bir konunun ustalıkla işlendiği, satır aralarında hayatın anlamını sorgulatan bir kitap oldu. Sıkılmadan okudum, bana her anlamda çok şey kattı.

Her sayfasında duygudan duyguya sürükledi, korktum, dehşete kapıldım, suçladım, akladım. Kitap bitti ben de bittim. Öyle bir şeydi, spoiler olmadan ne desem boş. Herkes okusun.

Bir Orhan Pamuk klasiği, şiir gibi işlenmiş bir kurgu... Kar'dan sonra okumuştum. Kar'ı bir tık daha sevdim ama her kitabı bambaşka bir dünya.

İnsanı içine çeken bir yolculuk ve uçsuz bucaksız bir anlam arayışı... Bana çok şey kattı, zor zamanlarımın refakatçisi oldu. Yeri her zaman ayrı olacak.

Mutluluğun hiçbir zaman aranmayla bulunacağını düşünmemiştim zaten ama bu kitap düşüncemi daha da pekiştirdi. Psikoloji ve felsefe meraklılarının kaçırmaması lazım.

Bu tip kısa öykücüklerin olduğu kitapları alırken biraz tedirgin olurum. Romanı, bütünsel kurguları daha çok severim ama bu kitap tüm bakış açımı değiştirdi. Her bir öyküsünde çok şeyler öğrendim. Severek okudum, muhtemelen bir kez daha okuyacağım

Eğitici, bilgilendirici, insanın kafasındaki sorulara cevap veren bir kitap oldu. Keşke yetkin kişiler daha çok yazsa da biz de bu tip didaktik kitapları daha çok okuyabilsek.

Yaratıcı bir evrende gizemle örülü bir hikaye... Kitaba çok çabuk girdim, kurgu öyle çekti ki son sayfaya gelmemek için yavaş yavaş okudum. Dört dörtlük bir gerilim, aksiyon kitabıydı.

Geçen hafta rastgele denk geldim, bi 30 sayfa kadar sıkılmadan okudum ama sonra dikkatim dağıldı, yarım kaldı. En kısa zamanda tekrar bakıcam, güzel gidiyordu.

Filmleri, dizileri, kitapları... Marvel evreni nerede, ben orada. Fantastik sevip de okumayan yoktur herhalde. Muazzamdı.

Bilgilendirici ve akıcı bir kitaptı. Araya sınav dönemim girdiği için biraz zor bitirdim ama okuyana çok şey katacağı kesin.

İnsanın içindeki o karşı tarafa geçme, birden darkside ı görme eşiği o kadar kırılgan ki... Zweig bunu kısacık kitabında ustalıkla anlatmış yine. Her kitabı ayrı güzel, bu başka güzeldi.

Çocukken ilk okuduğum kitaplardandı. Büyüyünce tekrar okudum sonra yetişkin olunca bir kez daha okudum. Keşke o tavşan deliğinden hepimiz bir kez gezsek de anlam arayışımızı tamamlasak...

Kafka'nın dili herkese göre değildir ama alışınca da bu jargondan başkası eğreti gelir insana. Ben sıkılmadan okudum. Türü sevenler de muhtemelen elinden bırakamayacaktır.

İçimizdeki çatışmalar, kimlik bunalımları, üstlendiğimiz roller, toplumun bize biçtikleri ve bizim olduklarımız... Her biri kitapta mercek altına alınmış ve altı doldurulan cevaplarla açıklanmış. Dört dörtlük, ansiklopedi gibi bir kitaptı.

Az rastlanır bir dahi, inanılmaz bir zeka... Okudukça daha da hayran oldum, kuramsal okumalar yapanların başucu kitabı olmalı.

Dönemsel roman okumayı sevenlerin elinden zor bırakacağı bir kitap :) Ben genel anlamda beğenerek okudum, yer yer ağır anlatımlar vardı ama hiç sıkmadı.

Tek seferde okudum. İki fincan kahve eşliğinde su gibi aktı geçti, mutlaka şans verilmesi gereken, insanı içine çeken bir kitap.

Hem edebi hem felsefi açıdan doyurucu, yavaş yavaş hazmederek okunması gereken bir kitap. İnsanın kendini ve çevresinde anlama yolundaki dinamikleri usta bir işçilikle anlatılmış.

Lise yıllarımda edebiyat öğretmenimin zoruyla okumuş ama hiçbir şey anlamamıştım. Üniversiteden sonra bir kez daha okudum. En son üçüncü okuyuşumda idrak ederek "tamam" diyebildim. Ağır, metaforlarla dolu, derin felsefi alt metni olan sayfası kısa ama anlamı uzun bir kitap.

"Spinoza'nın Tanrısı"nı duyduğumda merak salmıştım bu alana, okudukça ilgim de bilgim de arttı. Ağır kitaplar olduğu için rutinime çok sık ekleyemiyorum. Ayda bir, yılda 10-12 kitap arasında bunu da sıkıştırdım. Yine anlam arayışı ve insanın bu yoldaki sancıları çok iyi yansıtılmış. Mutlaka okunmas gereken bir kitap.

Hiçliğin kenarlarında gezilen sıkışmış Niçe'm'in en kıymetli eseri, her satırının altını çize çize okudum. İnsanı biraz depresyona sürüklüyor ama gerçeğin tokadını da bir o kadar hissettiriyor yüzünde.

Niçe'nin yine bizi sorgulamaya, keşfetmeye ittiği bambaşka bir felseki yolculuk. Kitaplarını seri olarak almıştım, BBZ'den sonra okudum. Ağır, özümsenmesi güç ama hakikatli bir kitap.

İlk satırından son satırına dek müthiş keyif aldığım bir yolculuk oldu. Karakterleri işleyişi, yer ve mekan tasvirleri, kurgu içindeki baş döndürücü manevralarla Oblomov'u iliklerime kadar hissettim. Belki biraz da benzeştirdim kendimle :) Kısaca çok severek, bitmesini istemeyerek okudum, tavsiyemdir.